3 Mart 2011 Perşembe

Evrim (Maymun --> İnsan --> Koyun) !!

Bu yazıma başlamadan önce konu ile ilgili çok karamsar olduğumu bilmenizi isterim. Karamsarlığımın sebebi Türk insanın genel yapısı veya sürüklendiği yapıdır. Olaylara yaklaşımımız görünmeyen bir kalem tarafından sınırlandırılmakta ne yazık ki. Bizler ise bu duruma dur(!) demiyoruz. İşin aslı diyemiyoruz, çünkü çoğumuzun böyle bir sınırdan ve kalemden haberdar değiliz.

Peki bu sınırlandırmalar kim tarafından nasıl gerçekleştiriliyor? Bunun cevabına yazının sonunda kendinizin erişebilmesini ümit ediyorum. Eğer kafanızda konu ile ilgili bir şema oluşmadıysa üzülmeyin.. Derdimi anlatamamışımdır.

Günümüz dünyasında bilgi paylaşımı inanılmaz derecede hızlanmış ve çok büyük kitlelere ulaşmayı başarabilmiştir. Peki bu bilgiler ne kadar doğru? Bizlere sunulan bilginin doğruluğuna ne derece inanıyoruz hiç düşündünüz mü? Öğretmenimizin söyledikleri kanun değilmidir? Kitaplarda yazanlara ne demeli?

İşte benim derdim tam da burada başlıyor. Ama doğru ve yanlış kavramları ile ilgili değil bu derdim ve endişem. Tedirginliğimi en iyi anlatan yegane kelime “Sorgulamıyoruz!!!”’dur. Evet sorgulamıyoruz, ne sunulursa özümsüyoruz. Elbette toplumun tüm kesiminden bahsetmiyorum. Dileğim bahsetmediğim kesmin mevcdunun son hızla artmasıdır. Kitaplarda yazan herşeyin doğru olduğunu düşünüyorsanız tekrar düşünün derim. Bizi bu duruma iten bir sürü etmen söz konudur. Bunların en belirgin ve göze çarpanı bilgi bombardımanıdır. Bilgi o kadar hızlı elimize ulaşıyor ve değişiyor ki sorgulamaya fırsatımız olmuyor. Diğer bir etmen devlet politikaları ile ilgilidir. Devletler geçmişteki kara lekeleri örtbas etmek için ve başka  bir çıkar gözettiğinden bilgide oynamalar gerçekleştirebilir, halkın da böyle bilmesini isteyebilir. Bunun haricinde çıkar gözeten kesimler bazı bilgilerde deformasyon gerçekleştirebilir. Bu listeyi uzatmak sizin elinizde benden bu kadar..

Bir diğer durumda, büyük resmi görmememiz için bize sunulan bilgi kırıntıları vardır. Bu bilgiler doğrudur(!) ama kısırdır. Bilgi öyle bir törpülenir ve sunulur ki hep aynı noktada döner durursunuz. Size sistemin ufak bir noktasında var olan bir çatlak sunulur. Araştırmalar yaparsınız, uğraşır didinirsiniz.. Ama asıl sorun sistemin ta kendisidir dolayısıyla çözümü de sistemde aramak gerekir. Sistemin ücra bir köşesinde değil! Böylelikle asıl konu köşede hala çözüm beklerken bizler kafamızı küçük oyuncağımız dan kaldırıp odaklanmamız gereken yere odaklanamıyoruz.

Okudunuz mu bilmiyorum ama Tarih Lenk (Aksak Tarih) adında bir eser var. Eser de tarihin bilinmeyenleri ifşa edilmiş ve okuyucaya iletilmeye çalışılmıştır. İlk etapta taktir ettim. Biraz zaman sonra şunu fark ettim: “ya bunlarda doğru değilse?”. Bu yazar da böyle düşünmemizi istiyor düşüncesi sardı bir anda tüm benliğimi. O halde hiç bir durumda bilginin güvenir olduğuna kanaat getiremeyecekmiyiz? Söz konusu olan durum “Sokrates Modu” değildir. Sözü geçen durum daha basit. Sadece sorgulayın...

Sorgulamazsak ne mi olur? Artık herşey önümüze hazır gelir, araştırmama ve sorgulamama eksikliğimiz normal olarak adlandırılır, “Koyun Modu” na geçiş tamamlanmış olur. Sonrası mı? Varın siz düşünün..
  
Yazımı sonlandırıken şu cümleye yer verkem isterim: “Koyun oldukça güden çoban da her daim bulunur.”