Kendimi görüyorum birazda Küçük Eniştede. Çirkin benim gibi evet ama anlam veremediğiniz bir çekiciliği var. Bende olduğunu nereden mi biliyorum. Başka türlü hiç çekilmem de ondan. Küçük Eniştede çok garip bir sevecenlik ve tatlılık var. Bunu anlatamam belki ama var.
Bir gün uzaktan gördüm küçük enişteyi. Işıklarda bekliyordum. Bir kükreme sesi duyuyorum. Sesin geldiği yöne baktığımda görüyorum küçük enişteyi. O boydan (çok küçük) o ses nasıl çıkıyor anlam veremiyordum. Ardından sesin muhattabı olduğunu anladığım köpeğe bakıyorum. Gördüğüm bir Dobermandı. Küçük Eniştenin yaklaşık olarak 5 katı büyüklüğünde. Aklıma hemen rahmetli Kemal Sunal'ın unutulmaz "Tutmayın Küçük Enişteyi !" repliği geliyor. Ama bıraksa Tekelci amca salıverse küçük enişteyi öldürecek koskoca dobermanı. Zor zapt ediyor küçük enişteyi. Ben böyle atar görmedim. Sempatim ondandır belki bilmiyorum. Doberman gelince, görmüyor bile küçük enişteyi. Ona da bozulmuş olabilir küçük enişte. Sonradan öğreniyorum ki tibetli spanieller korumacı bir yapıya sahiplermiş. Çok ironik. 1.30 boyundaki bir basketbolcunun pota altı oyuncusu olması gibi bir durum. Cesareti ile herkese örnek olacak bir hayvan olan tibetli küçük enişte sevgimi, saygımı kazanmış durumda tartışmasız.
Yoluma devam ettiğimde her zaman gördüğüm, görmeye alışık olduğu teyzeyi ve onun Çin Aslanını görüyorum. O da çok naif herhalde ki mahallenin kedileri etrafında dolaşıyor ve onunla dalga geçiyorlar. Kediler "hadi hadi gelsene hee" diyen atarlı ergen, Çin aslanı ise "Olum bak git!" diyen çöpçü rolünde.
Mesaj vermeden yazıyı bitirmek olmaz tabi. Yanına kedi geldiğinde garip sesler çıkaran arkadaşlarıma bu mesajım. Kedi sana ne yapabilir? Bunu bir düşün. Sadece düşün.