25 Mayıs 2011 Çarşamba

İletişimsizlik Furyası

Bir dünya hayal edin, bildikleriniz evrensel değil sadece size özgü. Elinizdeki makas yine makas ama siz onu ağaç olarak biliyorsunuz, yani ağacın kesme işlemi gerçekleştirdiğini biliyor veya sanıyorsunuz. Konunun biraz sıra dışı olduğunu düşünüyor olabilirsiniz. Öyle olmadığını, aslında günden güne bize empoze edilen bazı durumları burada ifşa ettiğimi anlayacaksınız.

Yakın zamanda ekip arkadaşlarım ile gerçekleştirdiğimiz V. Ulusal BÖTE Öğrenci Kurultayı bana iletişim kavramının ne denli önem arz ettiğini gösterdi. İnsanlar ile olan iletişimin iyi olması durumunda olaylar daha kolay çözüme kavuşabiliyor. İletişimin iyi olası ile zaman kaybının önüne geçilebiliyor, insanlar birbirlerine karşı daha anlayışlı olabiliyor. Şimdi bu kavramların daha karmaşık sistemlere de , daha çok değişkeninin bulunduğu sistemlerde bulunduğunu düşünün. Toplum yapısında mesela..

İletişim, beden dili ile birlikte kelimelerle sürdürülen bir süreci ifade eder. Bu süreç içerisinde beden dili daha önemli bir yer tutmakta. Bugün konumuz daha çok kelimeler ile yürütülen süreci ele alacağız.

2 durumdan söz etmek istiyorum. Siz ne anlatıyorsunuz, karşınızda ki ne anlıyor.. Buradan da Siz ne anlatmak istiyorsunuz, karşınızda ki sizi ne kadar anlıyor.. Evet, birbirimizi anlayamadığımızdan bahsediyorum.. Aynı dili konuşuyor olmamıza rağmen. Dediğim gibi ya anlamıyorsunuz, ya da anlatamıyorsunuz. Peki ya ikisi de değilse.. Ya sorun, kullandığımız kelimelerde ya da barındırdıkları anlamların daysa..

İçi boşaltılan kelimeler ilerleyen zaman içerisinde daha çok başımızı ağrıtacak gibi görünüyor. Ya da kelimelere  birden fazla anlamlar yüklenerek ifade etmeleri gereken asıl anlamlar yok olup gidiyor. Bunun bilinçli yapılan bir durum olduğu aşikar. Günümüz dünyasında bu tarz psikolojik yöntemler oldukça sıkça kullanılıyor. Bu atak ile elde edilmek istenense daha da aşikar. "İletişimsizlik" ile insanlar ve kültürler arasındaki bağı ortadan kaldırmak ve zayıflatmak. Hatta daha derin düşününce anlam kazanmaya başlıyor bu teori. "Böl, parçala, YÖNET!". Dilde meydana gelen bu zaaf beraberinde daha kötü durumları da ortaya çıkarabilmektedir. Toplumu maniple etmek için biçilmiş kaftan bana göre dil üzerinde oynamak. Dil doğar, büyür, yaşar ve miadı dolduğunda da ölür. Dolayısıyla dili maniple etmek oldukça mümkün. Dil insan olarak düşünün, dildeki zaafı ortaya çıkaran olguyu da bir virüs. Oldukça basit, önlem alınmadığı taktirde virüs vücuda yayılır Taki miad dolana dek. Ve dil tükendiğinde geriye sadece teslim olmak kalır.

Yazdıklarımdan anlam çıkarmakta zorlanıyorsanız, maniple işlemi çok başarılı bir şekilde işliyor demektir ki bu durum beni karamsarlığa iter. Ağzınızdan çıkan her kelimeyi irdelemeniz mümkün olmayabilir ama çaba sarf etmek en temel vazifenizdir. İşler daha kötüye gitmeden bu duruma karşı bilinçlenmeli ve bilinçlendirmeliyiz..

Son olarak Mert Evirgen'e bahsettiği bir film için teşekkür etmek istiyorum. "Köpek Dişi" adlı filmden bahsetmişti biraz. Gerçekten etkileyici bir eser. İzlemenizi tavsiye ederim. Bu film, dolayısıyla Mert beni bu yazıyı yazmaya teşvik etti. Uzun zamandan beri kafamda sağ sola savrulan fikirler bu film ile bir araya toplayabildim ve yazımı yazabildim.