19 Nisan 2013 Cuma

Akıllı Evrim!

9 aylık bir bilinmezlik süreci sonrası dünyaya geldik, doğduk. Canlılık testine tabi tutulduk doktorumuz tarafından. Çat Çat.. Ingaaaaaa. Çığlık attık. Tepkilerimizden biriydi sadece bu çığlık.. Yokluğa verdiğimiz, varlığımızın tepkisiydi bu çığlığımız. Doğarak ölüme gösterdik tepkimizi. Uzun bir yolun start düdüğüydü. Sessizliği delip geçen ağlamamızdı diğer bir tepkimiz. Kalplere sevgi tohumları ekerek sevgisizlik oldu sonraki hedefimiz. Çirkinliğe tepkiydi küçücük bedenlerimiz, güzel gözlerimiz. Güzeldi her yerimiz. Asık suratlara sert bir gönderme oldu minik gülüşlerimiz. Hayattan zevk almayı unutmuş abimizeydi bir başka darbemiz. Boş boş bakınıp gülmek ve saatlerce ne olduğunu bile bilmediğimiz bir objeyle ne yaptığını bilmemenin mutluluğunu yaşıyorduk. Yemek seçenlere tepki gösteriyorduk bulduğumuz her şeyi ağzımıza atarak. Yanlış ve hata yapma korkusunu da es geçmedik elbette. Domatese, totomes dedik inadına. Tepki olarak doğduk anlayacağınız sevgili okur.

Zaman geçti büyüdük. Tepki kavramına karşı bir tepkisizlik peydah oldu düşünce sistemimizde. Halbuki büyüdükçe akıllanırız sanıyorduk. Daha cesur olacağımızı düşünürdük. Devlet politikaları, sosyo-kültürel durumlar belki de ekonomik durumlar sebep oldu bu tepkisizliğe aziz okur. Bu tepkisizlik halinin içler acısı olduğunu belirtmem gerek. Aslında tamamen tepkisizlik diyemeyiz. Tepkimizi farklı mecralar vasıtası ile dile getirmeye başladık ki bu da içler acısı başka bir durum. Ergenlik dönemindeki bir kardeşimin yanına göktaşı düşse, kafasını öne eğer; adımlarını sıklaştırır, koşar adım ilerler. Ardından akıllı(!) telefonuna sarılır elleri. Twitter'a girer ve "Göktaşı :S" şeklinde bir tweet atar. Deprem olur, deprem içerikli tweet atarız. Sebep? İnanın bilmiyorum. Ayrı bir araştırma konusu olabilir kanımca. Sara hastası önünde nöbet geçirdiğinde yapabileceği tek şey izlemektir sevgili kardeşimin. Gençlere bu kadar yüklenmeyeceğim merak etmeyin. Onlar bu deryada boğulurken bizlerin çok da farklı olduğunu düşünmüyorum. Filistin'in yanındayız diye grup açarsınız Facebook'ta milyonlarca insan bunun üzerinde konuşur lanetler okur "This is Turkeyyyyy" nidalarıyla birlikte. Eyleme gelince iş milyonluk gruptan 100 kişi belki görebilirsiniz çevrenizde. İsimlerimizin başına T.C. yazarız protesto ederiz bize ters gelen durumu. Protesto için sokağa döküldüğümüzde 1000 kişi toplanamayız haklı davamız için. Futbol holiganlığını doruğa ulaştırmak üzeredir bana göre bu platformlar. Söveriz rakiplerimize. Kendimize dönüp baktığımızda takımıza hiç bir faydası olmamış kişilerizdir. Facebook üzerinde ölüm ilanı veren akrabayı anlamadığım gibi bu ileti beğenen arkadaşları hiç anlamıyorum. Deprem iletisi içinde geçerli aynı durum. Kendi eylemini beğenen kardeşimi hiç anlamıyorum o durum bambaşka. Bizi terk eden sevgilimize dolaylı yollar ile laf sokma çabası ve emeğini farklı bir kulvarda kullanmış olsak uzmanlığımızı ilan etmiştik çoktan. Beni yanlış anlama, yargılama aziz okur. Sadece merak ediyorum ve soruyorum: "Neden?". 
Tepkiler ile başlayıp tepkisizlik ile sonlandırmak üzere olduğum yazımı son olarak sevgili ve saygı değer Albert Einstein'ın sözüyle bitireceğim:




"Korkarım ki bir gün teknoloji, insan iletişiminin ve yakınlaşmasının önüne geçecek ve aptal bir nesil ortaya çıkacak.